UNTERORDNENDE KONJUNKTIONEN / UYUM BAĞLAÇLARI
Almanca bağlaçlar hemen bu bölümden sonra inceleyeceğimiz yan cümleleri başlatan sözcüklerdir.
Bunların hepsiyle kendi içinde müstakil olan bir yan cümle ana cümleye eklenir
Yan cümleler bölümünde bu bağlaçları özellikle cümle içinde kullanışları bakımından bir kere daha tekrarlayacağımız için bu bölümde bu yönleri üzerinde fazla ayrıntılı durmayacağız.
Uyum bağlaçların anlamları bakımından dört alt grupta toplamak mümkündür.
TEMPORALE KONJUNKTIONEN / ZAMAN BİLDİREN BAĞLAÇLAR
während / indem
solange / sobald
sooft / als
wie / wenn
nachdem / seitdem
bevor / ehe
bis
Bunların Türkçeleri cümlenin anlamına göre çok farklı olabileceği için yukarıda tek tek verilmemiştir.
Während der Beamte mit mir sprach, prüfte er meinen Pass.
Memur benimle konuşurken (konuştuğu sırada) pasaportumu kontrol etti.
Während du das Essen kochst, putze ich die Fenster.
Sen yemeği pişirirken ben de pencereleri temizleyeyim.
Während der Direktor telefoniert, können Sie hier warten.
Müdür telefon ederken (ettiği sırada) burada bekleyebilirsiniz.
Görüldüğü gibi während, bir eylem, bir iş gerçekleşirken aynı zamanda bir diğerinin yapılmasını ifade eder ve buna uygun şekilde Türkçeye çevrilir.
Er korrigierte den Fehler, indem er den Bericht neu schrieb.
O raporu yeniden yazarak hatayı düzeltti.
Solange du die neuen Wörter nicht lernst, kannst du diese Sprache nicht gut beherrschen.
Yeni sözcüklerle öğrenmedikçe bu dili iyi kavrayamazsın.
Sobald mein Vater kommt, rufe ich Sie an.
Babam gelir gelmez size telefon ederim.
Sooft wir ihn gewarnt haben, hat er unsere Warnungen missachtet.
Onu ne kadar çok uyardıysak da bizim uyarılarımızı dikkate almadı.
Als ich ins Büro kam, lag meine Sekretärin tot auf dem Boden.
Büroya geldiğimde sekreterim yerde ölü olarak yatıyordu.
Wenn du mir hilfst, können wir die Reparatur schneller machen.
Bana yardım edersen tamiratı daha hızlı yapabiliriz.
Wie er hereinkam, bemerkten wir gleich, dass er sehr nervös war.
İçeri girer girmez onun çok sinirli olduğunu hemen farkettik.
Nachdem die Gäste gegangen waren, räumte die Mutter den Tisch auf.
Misafirler gittikten sonra anne masayı topladı.
Seitdem du in Köln lebst, hören wir nichts von dir.
Köln’de yaşadığından beri senden hiç haber alamıyoruz.
Bevor du ins Kino gehst, musst du deine Hausaufgeben machen.
Sinemaya gitmeden önce ev ödevlerini yapmak zorundasın.
Ehe wir den Dieb gesehen haben, lief er weg.
Hırsızı görmemize fırsat kalmadan koşup kaçtı.
Bis die Polizei kam, lief der Dieb weg.
Polis gelinceye kadar hırsız loşup kaçtı.
Bu bağlaçların bir kısmını yukarıda görmüştük. Her iki grupta birden bulunmaları iki görevde de olabileceklerini göstermektedir. Aşağıda bu bağlaçlarında Türkçelerini çok değişik olabilecekleri için vermemekteyiz. Bu bağlaçların Türkçelerini örnek cümleleri inceleyerek tespit ediniz.
als / als ob
indem / wie
insofern / insoweit
ohne dass / anstatt dass
Selin wurde schnell gesund, indem sie sich an die Ratschläge des Arztes hielt.
Selin, doktorun tavsiyelerine uyarak hemen iyileşti.
Frau Melek tat so, als hätte er etwas gewusst.
Melek Hanım sanki birşey biliyormuş gibi yaptı.
Fırat und Onur benehmen sich so, wie ihr Vater ihnen empfohlen hatte.
Fırat ve Onur, babalarının kendilerine tavsiye ettiği gibi davranıyorlar.
Ömer wundert sich sehr, als ob er den Vorfall nicht wisse.
Ömer sanki olayı bilmiyormuş gibi şaşırıyor.
Ich werde deinen Brief übersetzen, insofern ich Zeit habe.
Zamanım olduğu takdirde mektubunu tercüme edeceğim.
Lara kam mit uns ins Kino, ohne dass sie ihren Vater fragte.
Lara babasına sormadan bizimle sinemaya geldi.
Die Kinder spielten Fußball, anstatt dass sie der Mutter geholfen haben.
Çocuklar annelerine yardım edecekleri yerde futbol oynadılar.
KAUSALE KONJUNKTIONEN / SEBEP BİLDİREN BAĞLAÇLAR
KONJUNKTIONEN OHNE EIGENE BEDEUTUNG / KENDİ BAŞLARINA ANLAMI OLMAYAN BAĞLAÇLAR
Aşağıda üç bağlacın kendi başlarına bir anlamı yoktur ve sadece bir yan cümleyi ana cümleye bağlamak için kullanılırlar. Cümlenin genel anlamında yaptıkları değişiklikleri örnek cümlelerde inceleyiniz.
dass
ob
wie
Der Arzt wusste, dass der Kranke bald sterben würde.
Doktor hastanın yakında öleceğini biliyordu.
Der Lehrer merkte, dass die Schüler sehr faul waren.
Öğretmen öğrencilerin çok tembel olduklarını farketti.
Ich wusste nicht, dass mein Freund krank war.
Arkadaşımın hasta olduğunu bilmiyordum.
Hans fragte am Telefon, ob er heute kommen könne.
Hans telefonda bugün gelip gelmeyeceğini sordu.
Der Polizist wollte wissen, ob der Dieb etwas gestohlen hätte.
Polis hırsızın bir şey çalıp çalmadığını bilmek istiyordu.
Ich merkte sofort, wie er nervös wurde.
Onun nasıl sinirlendiğini hemen farkettim.
Wir fühlten, wie die Männer uns gefolgt waren.
Adamların bizi takip ettiklerini hissettik.
1 ping
[…] bağlaçlar için buraya […]